!f’e merhaba!

!f’e merhaba!

SEVİN OKYAY
Zamanlı Zamansız - 07 Şubat 2015

Bol eğlenceli, partili, müzikli, ille de filmle !f başlıyor! Herkese müjdeler olsun. 

İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde düzenlenecek 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 12 Şubat’ta istanbul’da açılışını Tim Burton’ın filmi Big Eyes / Büyük Gözler’le yaptıktan sonra 26 Şubat-1 Mart tarihlerinde Ankara ve İzmir’e uğruyor. Programda 42 ülkeden 115 film var; seçmesi de zor, biliyoruz. Bir sinema yazarı olarak ben size birkaç öneride bulunabilirim, ama elbette, önerdiğim filmleri sevmenizi garanti edemem.

Her şeyden önce, listemde bir Türk filmi, bir klasik ve birkaç belgesel var. Yerli filmim, ilk filmleri Zenne’yi çok sevdiğim M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yeni filmleri Çekmeceler. İlki gibi zorlayan, düşündüren bir film olacağa benziyor. Bir kadının doğum gününde kanlar içinde hastaneye kaldırılmasının ardındaki gerçekleri anlatıyor. Klasiğe gelince, adı  Sayat Nova / Narın Rengi. Bu yakınlarda onun üzerine bir de yazı yazdım. 1989 yılında İstanbul Film Festivali’nin daveti üzerine şehrimize gelen yönetmeni Sergei Paradjanov ne yazık ki çok az film yaptı, ama bunlar seyircilerini çok etkilemiş filmlerdi. Narın Rengi, !f’in Kült bölümünde yer alıyor. Yıllar sonra hasret gidereceğiz, genç seyirciler de Paradjanov’un mükemmel görsellikteki şiirsel sinemasını tanımış olacak.

“Sanat Hayat İçindir” bölümündeki belgelesellerin ilki, Amerikalı yazar, sinemacı, öğretmen ve eylemci Susan Sontag’ın hayat hikâyesini; arşiv görüntüleri, Sontag’ın yazıları ve söyleşilerle anlatan, Tribeca’dan da “En İyi Belgesel” ödülüne değer görülmüş Regarding Susan Sontag / Susan Sontag Hakkında. İkincisi To Be Takei / Takei Olmak, Star Trek’in Kaptan Sulu’su, 7 milyondan fazla takipçisi olan Facebook fenomeni George Takei’nin hayatına eğiliyor. Bölümden seçtiğim son film, usta belgeselci Steve James’in, sinema dünyasında çok sevilen, Pulitzer ödüllü film eleştirmeni Roger Ebert’i, tanınmış sinemacıların tanıklığıyla anlattığı Life Itself / Hayatın Kendisi. Festival’deki pek çok belgeselden bir başkası, Jesse Moss’un yarı kurmaca yarı belgesel The Overnighthers / Gececiler’i. Bir tür modern Gazap Üzümleri. John Steinbeck’in Pulitzer Ödül’lü eserindeki gibi burada da işsiz, toplumun kıyısında insanlar bir umutla petrol rezervi bölgesine koşuyor. Müzik belgesellerine gelince, biri “Aziz(e)ler, Şairler, Meczuplar” bölümündeki Feast of Friends / Arkadaşların Şöleni ve London ’66-’67. Biri The Doors, diğeri de Pink Floyd filmi. Super Duper Alice Cooper’ı da unutmayalım.

“Digiturk Galaları” da bir başka merak edilen bölüm. Neler mi var? Bol Oscar adaylığı olan Birdman, hayali bir Ivy League okulunun dört ayrı sınıfındaki dört siyahi öğrencinin yaşadıklarını anlatan Dear White People / Sevgili Beyaz Irk, bizi sinema tarihinde gerçeküstü bir yolculuğa davet eden The Forbidden Room / Yasaklı Oda, kült yönetmen Kevin Smith’ten ‘korkunun komedisi’ Tusk / Mors Dişi.

Elbette, vampiler. İlk İran vampir filmi A Girl Walks Home Alone at Night / Gece Vakti Sokakta Tek Başına Bir Kız dikkatimi çekince, buna hemen iki vampir filmi daha bağlamak istiyorum: Dans etmezse kalbinin duracağını sanan vampir Vano’nun çılgın hikâyesi Norviyia / Norveç ile Yeni Zelandalı üç yaşlı vampirin başlarına gelenler üzerine What We Do in the Shadows / Aylak Vampirler.

Seçmek ne kadar zor! Siz en iyisi bir katalog alıp hepsini gözden geçirin. Olur ya, belki de vampir filmi sevmiyorsunuzdur. Zaten festival öncesi öneriler, yazanın elinde olmadan, bir süre sonra telefon rehberi lezzetine kavuşuyor.

“!f music” partileri de heyecan uyandırıyor bu yıl. 13 Şubat’ta açılışı Kloster’de yapacak. “Gökkuşağı Partisi” ise 21 Şubat Cumartesi gecesi Babylon ve Babylon Lounge’da.

Festivalin etkinlik merkezi gene SALT Beyoğlu. Programda, The Forbidden Room / Yasaklı Oda festivalin konuğu olacak yönetmen Guy Maddin’in filmi Hauntings I/Hayaletler I ile gösterilecek. Maddin, “Geçmişin Büyüsü: Sessiz Sinema, Sürrealizm ve Yasaklanmış Odalardan Hikâyeler” başlıklı bir konuşma da yapacak. Yes Men grubunun son beş yılına tanıklık eden The Yes Men Are Revolting / Yes Men İsyanda filmi ile festival programında yer alan Yes Man grubu, yani Andy ve Mike da bir söyleşi ile SALT’ta olacak. Aynı kentin birbirini tanımayan insanlarına bir söyleşi ortamı yaratarak önyargıların yeniden gözden geçirilmesini amaçlayan “Yaşayan Kütüphane” ise, beşinci yılında Cezayir’de.

İnsan ne kadar seçse, kısaltsa, festivallerde mutlaka atladığı şeyler olur. Ama bence onları da siz bulursunuz zaten. Herkese iyi seyirler!

 

, , , , , , , ,
Share
Share