SAA-1 / 036 Hong Kong Pamuk Helva Inc.

SAA-1 / 036 Hong Kong Pamuk Helva Inc.

AHMET BÜKE
Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi - 26 Ocak 2015

Pamuk helvacıların piri kimdir? Bu konuda rivayetler çeşitli. Ama Selim Usta’nın dükkânında, kapının karşısındaki duvarda büyük harflerle şöyle yazıyordu: “Mümin tatlıdır ve tatlıyı sever.”

Kemeraltı’nda, o meşhur sözü değiştirip “Piri olmayanın piri şeytandır,” derler.

Yani hiçbir meslek erbabı pirsiz kalmak istemez.

Buna göre terzilerin piri Hz. Îdris, marangozların piri Hz. Nuh, debbağların[1] piri ise Ahi Evran’dır.

Dahası var: Ekmekçilerin piri Hz. Adem, tuzcuların piri Hz. İbrahim, macuncuların piri Pisagor, saatçilerin piri Hz. Yusuf, aslancıların piri Hz. Ali’dir, denir.

Peki ya pamuk helvacıların?

Bu konuda rivayetler çeşitli. Ama Selim Usta’nın dükkânında, kapının karşısındaki duvarda büyük harflerle şöyle yazıyordu: “Mümin tatlıdır ve tatlıyı sever.”

Selim Usta –benim gördüğüm– şu dünyadaki mekânı olan tek pamuk helvacıydı. Ötekilerin aksine seyyar ile okul, çarşı, pazar önüne çıkmazdı.

Çünkü o büyük zanaatkârdı.

Kendi imalatı köklerden ve tohumlardan uyuttuğu gıda boyaları, özel üretim Alpullu şekeri ve kibrit kavağı çubuğuyla sadece pamuk helva değil, helvadan şaheserler yapardı.

Söylediğine göre, ısıtmalı döner kazanı bir kilisenin çanından döktürmüş.

Selim Abi sipariş usulü çalışıyordu.

Mesela, İzmir Fuarı açılışında İzmir Belediyesi Temsil Müdürü bizzat gelir ve yeni yılın temasını ona anlatırdı. Selim Abi günlerce düşünür, elinde defter hesap kitap yapar, karakalem çizimler döktürürdü.

Sonunda bir sabah kalkar, koşarak dükkâna gider ve işe koyulurdu.

Pamuk helvadan Saat Kulesi, allı güllü bir dozer, sapsarı biçerdöver, Rus roketi, Ramiz Aliağa kabartması, sarma cigara tüttüren İsmet İnönü bunlardan sadece bazılarıydı.

Ustamız dönen kazana şekeri bırakır, merkezkaç kuvvetiyle açılan ve tüllenen ağdayı çubuğa sarardı. Top yuvarlanıp büyüdükçe, Selim Abi’nin ışıltısı konuşmaya başlardı. Çubuğa topladığı ve giderek büyüyen ipliksi şekerden mürekkep topu, sol elinin işaret, yüzük ve başparmağında hızla ileri geri sararken, sağ elinde tuttuğu ve abra tığı dediği kavaktan kısa sopasıyla şekeri şekilden şekile sokardı. Bir katman tamamlandığında, kazanın nakış borusuna, istediği renkten şekeri döker aynı devinimleri izleyerek katmer katmer şekil verirdi. Fazlalıkları alır, figürü kabartır ve bir heykeltıraş gibi pamuk helvayı işlerdi.

Selim Abi’nin kamudaki itibarı Bastonlu Vali Şemsettin Bey zamanında zirve yaptı.

Vali Bey’in güzel eşinin profilden kabartmasını bitirdiğinde, şanslı kadının otuz beşinci doğum günüydü. Kan kanseri diyorlardı onun için.

Anlatılanlar doğruysa, onun için hazırlanan pamuk helvadan heykelini yiyen kıymetli eş, ölümü birkaç yıl ertelemişti.

Selim Abi çok sipariş aldı, çok para kazandı o günden sonra.

Çok da hayır yaptı.

Mesela “Ceyar” lakaplı siyasi şube komiseri için altın renginde bir Alman çıplağı tabanca yaptı.

Bakkal Nihat ve Berber Kâzım, kadife kaplı ahşap bir kutuda bu hediyeyi götürdüler. Karşılığında seksen küsur gündür gözaltında olan Arap Hatçam Teyze’nin kızı Nuran’a annesinin mektubunu ulaştırdılar. Nuran Abla’nın da iki satırlık notunu almak mümkün oldu elbet.

Anneciğim beni merak etme. Burada sadece banyo sorunumuz oluyor, onun dışında her şey yolunda. Sağlığım ve emniyetim tamdır. Sakın merak etme.

Kızın Nuran                                                                     

Yıl 1982. Bu notun bir anneye geri gidebilmesi mucize gibi bir şeydi işte.

Fakat bu iş mesleğinin dönüm noktası oldu.

Alman çıplağını Basmane’deki bir pavyonda, masasına zorla oturttuğu kadınlara viski dökerek eritip içen Ceyar, sonradan işi iyice azıya almıştı.

Gecenin köründe ekip arabası yollayıp Selim Abi’yi evinden aldıran amir, aklına geleni yaptırmaya başlamıştı: Koca memeli bir kadın, budaklı pembe bir cop, renk renk erkeklik organları, daha ne rezil şeyler.

Selim Abi birkaç kere üst üste olmazlanınca, dükkânının içinde falakaya yatırdılar.

Sonunda olan oldu.

Son işte Selim Abi, pamuk helvanın mor rengi için hamamotunun üç yıl sirkede beklemiş tohumunu kullandı.

Gitmeden önce bana bıraktığı notta şöyle yazıyordu.

“(…) Bu ne demek biliyor musun! Ceyar en az üç hafta ağır ishal, ardından bir kaç ay da lavmanlık kabız olacak. Bu buhran devirleri bir kaç yıl sürer. Mesleğini kati suretle yapamaz artık. (…)”

Dediklerine göre Selim Abi, biriktirdiği parasıyla birlikte Hong Kong’a yerleşmiş.

Zaten notu da şöyle bitiyordu.

“Evladım, sana son nasihatim, bu ülkeden mümkün olduğunca uzağa kaç. Ardına da bakma.”

[1] Deriyi veya postu kullanılabilecek duruma getiren kişi, sepici, tabak.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,
Share
Share