Geç uyananın ölümü

Geç uyananın ölümü

ADALET ÇAVDAR
01 Ağustos 2012

Herkesin hayatının her yaşında yaşamak için kendince bir nedeni, amacı, yürüdüğü bir yolu mutlaka vardır. Walter Dean Myers (1937 ABD-Batı Virginia doğumlu) on yedi yaşındayken orduya katılarak yapmış seçimini. İnsan on yedi yaşında neden kitap yerine silah tutmayı tercih eder diye sorguluyorsunuz ister istemez. Ama Amerika’da durum tahmin ettiğimizden çok daha farklı…

Kamu okullarının yok denecek kadar az olduğu Amerika’da ailenin maddi durumu uygun değilse kız ya da erkek çocuğun 17 yaşında sınıf atlayabilmek ve hayatını bir şekilde idame ettirebilmek için ölüm, sakat kalma veya akıl sağlığını yitirme riskini göze alarak tercih ettikleri bir “kurum” ordu.

Walter Dean Myers’in Türkçe’ye ON8 tarafından çevrilen ikinci romanı (ilki Canavar) olan 1. Manga’da; kod adı: Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu olan Irak’a Amerikalıların kendilerince “demokrasi” götürmek için başlattıkları işgali, Amerikan ordusundaki askerlerin gözünden anlatıyor. Iraklılar kendileri için demokrasiyi Amerikalılardan kimin talep ettiğini bilmiyor, Amerikalıların Irak’taki savaşa neden ve nasıl dahil olduklarını anlamaları ise neredeyse imkansız. Kendi içerisinde yaşadığı iç çatışmalara karşın bir şekilde ayakta kalmaya çalışan bir ülkeye dışarıdan müdahaleyle demokrasinin götürülebilmesi ihtimali onlara bile çoğu zaman tuhaf geliyor. Gerçekten inanmadığı bir şey uğruna nasıl savaşabilir insan?

Ordu her yerde olduğu gibi sadece ordu… Asker emir alır, sorgulamaz! Bir askerin annesine yazdığı mektubu okuyunca anlıyorsunuz ki silahlarınız ne kadar ağırlıkta, ya da tek ateşlemede kaç kişiyi öldürme yeteneğine sahip olursa olsun, “ölümün sizinle bu kadar yakın bir ilişki kurması” gerçekten ürkütücü. Oysa Iraklıların Amerikalılardan yegane isteği, kendi hayatlarının Amerikalılarınkiler kadar değerli olduğunun anlaşılması…

Kimin dost kimin düşman olduğunu kimsenin bilemediği ve anlamadığı savaşta Amerikalı askerler için sadece kimin öldüğü ve kimin memleketine dönebildiği önemli. Halk sokaklarda savaşla burun buruna yaşarken, Amerikalı “demokrasi savaşçıları” için bu savaş sadece televizyondaki ana haber bültenlerinde -ne kadar doğru olduğu sorgulanamaz- yapılan skorlardan ibaret. Onlar sadece sürekli kuralları değişen bir oyunda “önlerine çıkanı öldürmek ve ayrımı Tanrı’nın yapmasını istemekten” başka çarelerinin olmadığına inandırılmış ve gün geçtikçe kafaları daha da çok karışan insanlar. Sokaklarında futbol oynadıkları kasabalarda yaşayan ailelerin ve o ailelerin gittikleri kiliselerin Irak’ta yaşayan insanlara sürekli yardımlar göndermeleri, vicdanlarını bir nebze olsun rahatlatmaya yarıyor.

Amerikalılar içinde bulundukları durumu sorgulamaya çok geç başlıyorlar. Teknolojide ve demokraside bu kadar ileri seviyede olduğunu sürekli yüksek sesle dile getiren bir toplumun, bu kadar “geç uyanması” uyananların canını daha çok yakıyor. Onlara göre, onlar savaşırken dışarıdaki hayatın devam etmesi haksızlık. Çünkü insan hayatta neler kaçırdığını düşündükçe aklını kaçırabilir. Peki ya ölenler? “Bir anlamı olan tek şey ölüm, kendi ölümünüz” diyor Myers kitabın bir yerinde… Savaştayken dışarıdaki hayatın devam etmesini haksızlık olarak görürken, kendi ölümünü değerli kılıyor… Ya sonra?

Savaşın neden olduğu can kaybının yalnızca bedenen ortadan kalkanlardan ibaret olmadığına, ruhsal kayıpların da hafife alınmaması gerektiğine dikkat çekiyor 1. Manga. Demek istiyor ki: Her ölümde bir kez daha ölüyor insan… Acı boğazdan hep aynı nidayla yükseliyor… Çünkü hiçbir canlı hak etmiyor böyle bir ölümü…

, , , , ,
Share
Share