Dağın haberi olsun #8

Dağın haberi olsun #8

ON8
15 Kasım 2011

Kitaplara çekilen fragmanlarda yeni boyut

Son yıllarda yayıncılık dünyasının, editoryal süreçlerdeki emeği ve kaynağı, pazarlama kanallarına aktarmasıyla birlikte tüm dünyada bu alanda önemli bir değişim yaşandı. Hâlâ da yaşanıyor. Yayınevleri, editör kadrolarını küçültüp satış ve pazarlama kadrolarını büyütüyorlar, böylece neyi sattığınız değil, hangi yollarla sattığınız önem kazanıyor. Fragmanlar ya da Türkçeye “merak uyandırıcı” olarak çevrilebilecek teaser’lar, yayıncılık dünyasını, özellikle çoksatarlar söz konusu olduğunda avcunun içine almış gibi duruyor. Öyle ki, artık sadece birkaç fotoğraf üzerine güzel sesli bir abimizin kitabın duyurusunu yaptığı teaser’lardan, çok daha dramatik ve bütçeli işlere geçiş yaşanıyor. The Other House isimli bir şirket, sırf kitaplara teaser yapmak için yakın zamanda kuruldu. Şu âna kadar Random House ve St. Martin’s Press gibi dev yayınevleri de dahil olmak üzere kitaplar için 50’den fazla spot ve teaser üretmişler. Bu filmciklerden ayda dört ya da beş adet ürettiklerini söyleyen şirket sahibi yönetmen Chris Roth, bu sayının azalma gibi bir eğilim de göstermediğini ekliyor. Son zamanların gözde paranormal kitap dizisi Dark Hunter‘ın son kitabı Retribution‘a çekilen spotu izleyip, durumun nereye gittiğine kendiniz karar verebilirsiniz.

Kaynak: LA Times

***

İnternette kadınlarla erkekleri yer değiştirin!

Google’un web tarayıcısı Chrome için yazılan yeni bir uzantı, internette gezindiğiniz sayfalardaki (İngilizce) erkek ve kadın zamirlerini birbirleriyle değiştiriyor. İngilizcede erkek anlamına gelen man, kadın anlamına gelen woman ile değiştiriliyor ya da tam tersi. Uzantının adı Jailbreak the Patriarchy. Ataerk Firarda. İlk başta kulağa sadece eğlencelikmiş gibi gelen bu uygulamanın asıl amacı, günlük hayatımıza sinmiş ataerkin ve basmakalıpların ne kadar ironik olabildiğini göstermek. Birkaç örnekle aktarmak gerekirse:

New York Times’ta yayınlanan şu makalenin, bu uzantı sonrasındaki hâli:

Külkedisi’nin üvey kardeşlerinin, cam ayakkabılara sokabilmek için ayaklarını morartmaya çalışmasından bu yana erkekler, ayakkabılara böylesine ateşli bir tutku duymamışlardı. Geçen sonbaharda yapılan indirimde, iki erkek mağaza girerken, bebeklerini mağaza görevlisinin kucağına fırlatmışlardı.

Ya da Afrika’da Hıristiyanlık’ın etkileri üzerine şöyle bir makale:

Kassena-Nankana gelenekleri, erkeklerin, atalarıyla ya da diğer ruhsal varlıklarla ilişki kurmasını da yasaklar. Bunu yalnızca kadınlar yapabilir. Oysa Hıristiyan erkekler, sorunlarıyla ilgili olarak İsa’yla doğrudan konuşabilirler.

Bazen nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlamak için, birkaç adım geri atıp yıldızlarda gezinerek dünyadaki neslimize bakmamız gerekebilir!

Kaynak: http://jezebel.com/5858717/fun-chrome-extension-genderswaps-the-internet

***

Sosyal medyanın kökenleri 17. yüzyıla mı uzanıyor?

Değişen yayıncılıktan bahsettik, o zaman biraz da değişen sosyal ilişkilerden bahsedelim. Aslında MySpace ve Friendster’la başlayan, ancak daha sağlam adımlarını Facebook’un attığı sosyal ağ süreci, Twitter’la birlikte gelişip mikroblog evrenini doğurdu ve nihayetinde sosyal medya denen bir pazarlama, tanıtım ve özgür fikri teatisi alanı oluştu. Akıllı telefonların da yükselişiyle birlikte iletişim, artık süreklilik arzeden bir zamana ait etkileşim halini aldı. Herkesin herkese bağlı olduğu bu büyük ağ, elbette pazarlamadan spora, haberden eğlenceye kadar birçok alana da hâkim. Herhangi bir konunun Twitter aracılığıyla birkaç dakika içinde trend hâline gelmesi artık kaçınılmaz bir durum. Peki, bu durum internet sayesinde 21. yüzyılda mı yaşandı? Hayır. Stanford Üniversitesi’nden Cynthia Haven, bu tip iletişim çılgınlığının 17. ve 18. yüzyılda da yaşandığını belirtiyor. Yine Stanford’dan Anaïs Saint-Jude’dan aktardığına göre, bu iletişim yoğunluğuna 17. yüzyılda da rastlanıyor. Kopernik Devrimi, matbaanın icadı ve Yeni Dünya’nın keşfiyle birlikte insanların söyleyecek ve takip edecek şeyleri de artıyor. Posta servisleri, günümüzün Facebook ve Twitter’ının yerini alıyor. Paris’te günde binlerce mektup gidip geliyor, Voltaire de tek bir günde 10-15 mektup yazabiliyor. Buradaki konuşmalar öyle hep dişe tırnağa dokunan şeyler de değil aslında. Çaya davet, “Dük’ün ne yaptığını duydun mu?” minvalinde dedikodular ya da günümüzde bir telefon konuşmasında neyden bahsediliyorsa, o tür konular da konuşulabiliyor. Tarihte olduğu kadar, iletişim de tekerrürden ibaret olsa gerek.

Kaynak: Sosyal medya pek de yeni olmayabilir [İNG]

, , , , , , , ,
Share
Share