Yeni yılın sadece adı yeni

Yeni yılın sadece adı yeni

SEVİN OKYAY
Zamanlı Zamansız - 31 Aralık 2016

Editörüm benden unutamadığım bir yılbaşını yazmamı istedi. Eh, gruplara ayırabilirim. Sırf “Evde oturduk,” demeyelim diye, zaten her akşam gittiğimiz yerlere bu sefer yılbaşı gecesi gidip kazıklandığımız gençlik yılları. Hayal meyal hatırladığım çocukluk yılları: Evde otururduk, annemin az sayıda arkadaşından bir kısmı gelirdi. Yemekleri Sıdıka Hanım yapar (eli pek lezzetliydi); içki, meyve, kuruyemiş alınırdı. Bize pek karışan görüşen olmazdı, hatırladığım bu kadar. Kardeşim Sinan’a, “Sen daha fazlasını hatırlıyor musun?” diye sordum. “Yooo…” dedi. Hesapladık, o arkadaşlarıyla daha çok gezmiş.

Siz bu yazıyı okuduğunuzda ise, halen umutlarınız sönmemiş olacak. Ne de olsa, yılbaşı piyangosu henüz çekilmedi. Ama 2016 çoğumuzu öyle bir yere yapıştırdı ki, bir günlük tatili hiç utanmadan pazar gününe sıkıştırdı diye kızamadık bile. Pazartesi de “normal” dediğimiz hayatımıza döneceğiz. Piyangonun bize vurmadığı anlaşılacak, aileler içinde onu paylaşmak yüzünden çıkmış tartışmalar bir yıllığına tarihe gömülecek. Yeni yılın aralık ayına kadar insanlar, “Altmış (otuz? on beş?) milyonum olsa ne yapardım?” hayallerini bir yana bırakıp, Sayısal, Süper Loto ve diğer şans oyunlarının daha mütevazı kazançlarına göre hayaller kuracak.

Oysa, bu yazının yazıldığı anda (ki, perşembe günü oluyor) bizim hâlâ yeni yıla ilişkin umutlarımız vardı. Hatta eski yılların solmamış hayallerini de andım. Yıllar önce Ayten bir sabah bana, “Yılbaşında kar yağar mı acaba, Sevin Abla?” diye sormuştu. O yıl itibariyle, bu da bir başka şehir efsanesiydi. Uzun zamandır kartpostal beyazı bir yılbaşı sabahına uyandığımızı hatırlamıyorduk. Beş yıl önce miydi ne, Remzi’ye, geçen yılbaşında eğlendiğimiz kadar eğlenir miyiz, diye merak etmişti. Eğlenmişizdir herhalde, ben pek hatırlamıyorum. Aslında, bir önceki yılda çok eğlendiğimizi de hatırlamıyorum.

Hatırlamıyorum, çünkü sair günler ikiye-üçe kadar cin gibi otururken, yılbaşında saat on birde uykum gelir. Öte yandan, babamın (Mehmet Atak) yaptığı yemekleri yeyip televizyon izleyerek genelde hayli sakin yılbaşılar geçirdiğimiz için, ola ki eğlenmişizdir. Dışarıda geçen yılbaşılar içime kasvet verir.

Yıllar önce katkıda bulunmakla en iftihar ettiğim yayınlardan biri olan “Ne Nerede”de, çok sevdiğim bir arkadaş grubuyla çalışırken, yılbaşı sayfaları yapardık. Yani, yurtdışında böyle böyle şeyler varmış, şehirde şöyle mekânlar mevcutmuş dedikten sonra işi genellikle, “Demek evde oturuyorsunuz, biz de!”ye getirip bağlardık. En umut verici plandır doğrusu, basbayağı hoşça vakit geçirme imkânı vardır. Bir dönem de, yılbaşı geceleri için kendime zarif “televizyon izleme programları” yapardım. Uyuyakalmazsam tabii… Bir diğer ihtimal de, bizde iş kalmamış olması. Gerçi eskiden biz de dolaşırdık ama, zaten her akşam gezen takımından olduğumuz için, fiyatlar dışında, yılbaşının bir farkı olmazdı.

Gene de, hoş bir heyecanı var.

Hiçbir şey olmasa dışarı çıkar, meyveler, kuruyemişler falan alırsın. Hindi olmasa da onun yerine geçecek bir kümes hayvanı edinirsin, pilava fıstık üzüm koyarsın. Başka zamanlarda satın alırken en azından “Alsam mı?” diye düşüneceğin şeyleri yılda bir seferliğine, vicdan azabı çekmeden alabilmek de cabası.

Yeni yılın yeni bir başlangıç oluşturacağı hayaline gelince, ancak pazartesileri başlanacak diyetler kadar gerçekçidir. Yeni yılda sigara ve içki içmeyecek, sağlıklı beslenecek, spor yapacak, koşacak, kendine dikkat edecek insanlar, bütün bunları yapmaya pazartesi günü başlamaya niyetlenenlerle aynı kişilerdir. “Final hüsran” şeklinde bir de ortak noktaları vardır. Takvimin belirli günleri ne yazık ki insana belirli güçler bahşetmiyor. Yılbaşında aldığı kararları uygulayanlar belki de sadece müesseselerdir ki, muhtemelen küçük bir zam dışında, bu değişikliklerin çalışanlar hayrına olduğu da görülmemiştir.

Neyse ki, bu yeni başlangıç kararlarını alan kişiler aslında onların suya yazıldığını da bilir. Yeni yılla birlikte adam olma kararları, dört bin yılı aşkın süre önce bu yeni yıl meselesini başımıza saran Babilliler’den bize hatıra. Onların en yaygın yeni yıl kararı, ödünç alınmış çiftlik aletlerini geri vermekmiş. Ne yazık ki, uygulayıp uygulamadıkları bilinmiyor. İyisi mi, aldırmayın. Dört bin yıldır tutulmayan kararları tutmak size mi kalmış?

Boş verin gitsin. Yeni yılın sadece adı yenidir, onun ömrü de bir gece sürer. Onun için, belki de en iyisi, yapmak istediğimiz küçük şeyleri gerçekleştirmek için (bir küçük iyilik, bir küçük “aldırıyorum” kanıtı, bir “yalnız değilsin” mesajı, bir kedi köpek, bir kuş, bir bitki; kısacası, kendi dışımızdaki canlılarla minik bir bağ kurma işi) “yılbaşı” disiplininden medet ummaktır. Hep düşünüp yapmadığımız şeyler için, ender de olsa, “yılbaşı”nın kesinliği yararlı olur belki. Herkes için hayırlı kararlar… Yerine getiremezseniz de, olsun varsın! Nasılsa on gün sonra yılbaşını da kimse hatırlamayacak.

Hem unutmayın, o para da başkasına çıkacaktır büyük ihtimalle. Siz amortiden haber verin.

, , , , ,
Share
Share