Oscar, evinin avlusunda

Oscar, evinin avlusunda

SEVİN OKYAY
Zamanlı Zamansız - 16 Nisan 2016

Resimde bir aile var desek yalan olmaz. En ortadaki bey, başlığımızdaki Oscar: Hagerman ailesinin büyüğü, yönetmenin babası, ünlü bir mimar. Annesi Dora da resimde yerini almış. En soldaki şahıs ise, filmin bütün karakterleri arasında beni en çok ilgilendiren kişi: Oscar’ın öğrencisi, beş çocuğu ve yüz manevi evladı arasında mimarlığa heves eden tek çocuk, Enedino Diaz.

Carlos Hagerman, 35. İstanbul Film Festivali’ne, NTV Belgesel Kuşağı’nda oynayan filmi El Patio de mi Casa / No Place Like Home / Evimin Avlusu ile katıldı. NTV bu yıl kuşağın 11. kez sponsoru oldu ve kuşağa filmleriyle katılan yönetmenlerden bazıları da kanala gelip söyleşi yaptı. NTV Radyo Köşe Bucak programını hazırlayan kişi olarak benim de payıma, çok sevdiğim Evimin Avlusu’nu yöneten Meksikalı Carlos Hagerman düştü.

İnternet’te Hagerman’la ilgili bilgileri kovalarken iki ya da üç kez Juan Carlos Rulfo ile ödül paylaştıklarını öğrendim. Bu sefer de hemen Rulfo’ya baktım. Acaba çok sevdiğimiz Meksikalı yazar Juan Rulfo’yla bir ilişkisi var mı diye… Meğer senarist ve yönetmen Rulfo, yazar Rulfo’nun oğluymuş. Carlos Hagerman stüdyoya gelince ona da anlattım. Baba Rulfo’yu ne kadar sevdiğimizi söyledim. “Öyle,” dedi gülümseyerek. “Çok büyük bir yazardır. Juan da benim çok iyi arkadaşım. Aynı zamanda, oğlumun vaftiz babası.”

Hagerman filminde, seyirciyi kendi avlusuna davet ediyor. Aslında 15 yıl öncesine kadar Mexico City’de oturur, hafta sonları buraya gelirmiş. Yol arabayla iki saat diye vazgeçmiş, kırsal kesimdeki bu güzel eve yerleşmiş. 15 yıldır orada. Evin mimarı da filmin karakterlerinden babası Oscar Hagerman. Meşhur bir mimar, aynı zamanda uzaklarda, dağlardaki insan topluluklarına kendini adamış, pek çok yerde evler yapmış biri. Annesi Dora da, aynı amaçla çalışan bir eğitimci. Çok mutlular, yaptıkları işi severek yapıyorlar. Yerliler de onları seviyor. Kendilerine ulaştırılan eğitim de, bilgi de çok makbule geçmiş, toplumlarında büyük değişikliklere yol açmış.

Dolayısıyla Carlos Hagerman bizi sadece evinin avlusuna, ailesinin konukseverliğine değil, onların ulaşabildiği yerlere de davet etmiş oluyor. Oscar’ın peşine takılıp dolaşıyoruz biz de. Sadece onun yaptığı binaları görmekle kalmıyoruz, söyleşilere de kulak veriyoruz. Dora’nın söyleşilerine de. Sonra Enedino var. Enedino Diaz, Oscar’ın hem öğrencisi, hem yardımcısı. Kendisi de çok çalışan bir mimar.

Yönetmen Hagerman, ona Enedino’yu merak ettiğimi söyleyince, gerçekten ilginç bir adam olduğunu söylüyor. “Enedino’yu 13-14 yaşından beri tanırım. Babamın peşinden ayrılmazdı. Biri nereye, öteki de oraya. Okula gitmezdi, annesi kaçıyor diye şikayet ederdi ama sonunda mimarlık okudu, mezun oldu. Dört-beş yılda 200 bina yaptı. Buna ne dersin?”

Pes derim. Enedino Mimarlık Fakültesi’nin yolunu şöyle bulmuş. Önce liseyi bitirmiş, iki yıl Kırsal Okullar Programı’na dahil olmuş. Hagerman, burada okunan her yıl için iki yıl burs verildiğini söylüyor. Enedino da böylece dört yıllık burs almış. Mimarlık Fakültesi’ni bitirmiş. Bir kez daha Oscar Hagerman’ın peşine takılmış.

Filmin izleyiciyi duygulandıran bir yanı da, Super8 kamerayla çekilmiş aile filmleri: Yaşlılar, gençler, çocuklar… Nefis siyah/beyaz homemovie’lerle birbirini izliyor. Evimin Avlusu bir yönüyle de tatmin edici bir aile belgeseli. Ama o aile her zaman kırsala, doğaya açılmış. Kırsal alanda yaşamayı, hiç değilse ziyaret etmeyi seçmiş. Şehir dışında ev yapmayı seven Oscar Hagerman, “En iyisi kırsal mimari,” diyor, “Peyzajla bütünleşir. Bugünün mimarisi çevresine karşı çok saldırgan.” Doğrudur, biz bunu şehirlerde de yaşıyoruz.

Carlos Hagerman, yıllarca bu filmi en iyi nasıl çekebilirim diye düşünmüş. “Kolay iş değil, insanın anne-babasını çekmesi. Onların yanında ne olursan ol, çocuksun. Ama içeri, film ekibinin yanına geçtiğinde de yönetmensin. Onları doğru yansıtabilmek için çok araştırdım, çok uğraştım.” Annesiyle babası sonuçtan memnun mu, bilmiyoruz. Ama yaşlanmaktan, ölüme yakınlaşmaktan hoşnut değiller. Konuğuma, ben de yaşlı olduğum için ikisini de çok iyi anladığımı söyledim. Özellikle Oscar, sıkıntı içinde. Hâlâ öğrenebileceği çok şey kalmış, bunları öğrenmek istiyor. Ancak 77 yaşında ve vakti kalmadığından endişeleniyor. Dora’yı üzen ise, enerjisinin azalması. Artık aynı yoğunlukla çalışamıyormuş.

Super8 filmlerden anladığımıza göre annesi zengin bir ailenin kızıymış. İngiltere’de okumuş, harika tatiller yaşamış ve 15 yaşındayken herkesin kendisi gibi avantajlı olmadığını, geriye bir şeyler vermesi gerektiğini fark etmiş. Oscar ile birlikte yerli topluluklarını ziyaretlerinin altında bu farkındalık da yatıyor. Oscar, yerli halkın kadim bilgeliğini mimariye yansıtmak istiyor. Enedino ise, mesleğinden, yaptığı evlerden memnun. “İnsanın evi bir dost gibidir,” diyor. “Bir ev sahibi olma rüyası nerede olursa olsun, kendine ait bir yere sahip olmakla ilintilidir. Seni barındıran ikinci bir deri gibidir. İçinde büyüdüğün bir yuva gibi.” Peki avlu? “Hem içerisidir,” diyor, “Hem de dışarısı.

Carlos Hagerman, ailesinin, yakınlarının ve Meksika’nın yerli halkının hikâyelerini başarıyla perdeye aktarmış. Evimin Avlusu’nu izlerken, kendinizi orada hissediyorsunuz, o güzel ülkede ve o güzel evde…

, , , , ,
Share
Share