Mehmet’e, sevgiyle…

Mehmet’e, sevgiyle…

SEVİN OKYAY
Zamanlı Zamansız - 19 Eylül 2015

İki yıl önce kasım ayında, o yıla kadar Akbank Caz Festivali’nin direktörü olan ve Naim Dilmener’in deyişiyle, “Sayıları giderek azalan ‘insan’ gibi insanlardan” Mehmet Uluğ, bu dünyaya veda etti.

Pozitif’in düzenlediği Akbank Caz Festivali çeyrek yüzyılı geride bırakmaya hazırlanıyor. 25. Akbank Caz Festivali yerli-yabancı, genç-usta cazcılardan oluşan programıyla 21 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında izleyicilerinin karşısında olacak.

Ne mutlu ki, ilk yılından beri sadık bir izleyicisiyiz.

Pozitif, yirmi beş yıl önce yedi konserin ardından bir festival düzenlemeye karar verip, Erol Pekcan’ın aracılığıyla Akbank’a başvurmuştu. Hamit Belli’nin onayıyla başladı festival. İlk yılın kadrosu şöyle: Airto Moreira & Flora Purim Quintet, Ahmed Abdullah & The Solomonic Sextet, Max Roach Quartet, Art Ensemble of Chicago ve sponsor önerisiyle Senem Diyici Sextet. Nasıl bir festival olacağı bu programdan, özellikle de Art Ensemble of Chicago’nun varlığından belliydi zaten. Yanlarında tişörtlerini de getirip satmışlardı, bende hâlâ durur. Müthiş bir konserdi.

Biz, Pozitif’in kurucuları Mehmet Uluğ, Ahmet Uluğ ve Cem Yegül’le daha da öncesinden tanışıyoruz. Bir “dinleyici isteği”yle gitmiştik Baro Han’daki yazıhanelerine. O sıralar konserler düzenliyorlardı. Cheb Haled’i getirmelerini rica etmiştik. Mehmet Balkan, Murat Taner, ben… Cem Yegül yirmi yıl sonra, “Biz o kadar hayal dünyasında yaşıyorduk ki, Türkiye’de bizden başka birisinin Cheb Haled’in adını duymuş olacağına ihtimal bile vermemiştik,” diyor.

Robert Kolejli çocuklardı, müziği seven. Okuldan sonra Amerika’ya gitmiş, orada da plak alıp konserlere abone olarak müzik muhabbetini sürdürmüşlerdi. Bundan beş yıl önce, festivalin yirminci yılı öncesi Mehmet ve Cem’le Tünel House Coffee’de oturup, festivali konuşmuştuk. Elimizde her yılın kadroları vardı: sanatçı ve grup isimleri, grup açılımları… Ben okudukça, onlar hayret ediyordu. “O da mı vardı o yıl?” Yirmi yılın ardından kendilerini nasıl hissettiklerini sormuştum. “Bir tatmin duygusu vardır mutlaka.”  Mehmet, “Bugün oldu”, diye cevap vermişti. “Listeyi görünce bugün oldu. Ciddi söylüyorum. Yoksa unutmuşum. Böyle bu mantıkla bakmadım ben bu listeye.”

Gözümüzde yılların en iyisi, ikinci yıldı: Cecil Taylor, David Murray, Don Cherry, ‘Butch’ Morris. Cassandra Wilson… Cannonball’un kardeşi Nat Adderley de vardı.  Mehmet, “Bence yirmi yılın içinde en iyi festival, ikinci yıl olan festival,” demişti. Bir başka acayip yıl da, beşinci yıldı: Anthony Braxton, örneğin. Cemal Reşit Rey konseri bir fenomendir. Mehmet, “Konser başladı. Salon düzenli bir şekilde boşalıyor. Üç dakikada bir, birileri çıkıyor,” demiş, Cem de eklemişti: “Havuz problemi gibi.” Braxton müzik felsefecisidir, eşsiz bir müzisyen ve hocadır, ama dinlemesi pek kolay gelmedi demek. Son yarım saatte ise akın akın çıkış sona erince kalanlar oturup konseri keyifle dinlemişti. “Çok güzeldi,” diyordu Mehmet. “Bir de albümü çıktı.” Braxton’ın eşi de konserden sonra, “Transtayım,” demişti, o kadar beğenmişti yani.  Giren çıkandan etkilenmediklerini memnuniyetle görmüştük.

Cidden acayip bir yıldı: Henry Threadgill, Eddie Palmieri, John Abercrombie, John Zorn… Zorn’un mevcudiyeti ‘ukalâ’ cazcılar konusunu açtı. Steve Coleman ile James Carter’ın da yer aldığı bir liste… O yıl bir de, Resim Heykel Müzesi’nde Matthew Shipp & William Parker konseri vardı, bütün festivallerin en iyi konserlerinden biri. Ön sıradan kadının biri, parçanın ortasında kalkmış, topuklu ayakkabılarını tıkırdatarak arkaya kadar yürümüş, çıkıp gitmişti.

Mehmet baştan uyarmıştı bizi. İlk yılları hatırladığımızı, yıllar geçtikçe her şeyin bulanık bir hal alacağını söylemişti. Öyle de oldu gerçekten. “Nasıldı o konser?”, “Onlar da mı o yıldı?”, “Bir yanlışlık olmasın burada?” soruları havada uçuşmuştu. Mehmet bir ara, “Vay be. İşte bunları unutuyorum. Sekiz sene olmuş demek ki,” demiş. Olmuş da kuş gibi uçup gitmiş bile.

O da kuş gibi uçup gitti. İki yıl önce kasım ayında, o yıla kadar Akbank Caz Festivali’nin direktörü olan ve Naim Dilmener’in deyişiyle, “Sayıları giderek azalan ‘insan’ gibi insanlardan” Mehmet Uluğ, bu dünyaya veda etti. Anma Gecesi’nin duyurusunda, “…cazla yaşayan, sorgulayan araştıran bir caz aydını” diyor. Doğrudur, ama dahası da var. Pozitif ile uzun süre birlikte çalışan Dilmener tamamlıyor. “Bu memleketteki her müzik tutkununun üzerinde hakkı vardır; hayatlara renk ve anlam katma krallarından biriydi.”

Bir de, hepsinden önemlisi, Mehmet Uluğ iyi bir insandı. Anma Gecesi yazısında, “İyiliği yüzüne, bakışına vurmuştu. Size, hakkınızda hiçbir kötülük düşünmeyerek bakardı,” demişim. “Hiçbir zaman ‘ben’im duygusuna kapılmamıştı. Babylon yoktan var edilip Pozitif kurulmadan önce neyse, son âna kadar da öyle kaldı.  Hep aynı sevecen, mütevazı, iyi insan.”

Üçü, iki Uluğ ile Yegül, hayalleri gerçekleştiren çocuklardı: Akbank Caz, Parliament Caz, Fuji World Music Days, Efes Pilsen Blues, Efes Pilsen One Love, Rock’n Coke… Babylon Asmalımescit, Çeşme, Bomonti. Mehmet’in aramızdan ayrılmasından sonra da, onun anısına, Düşler Akademisi Kaş bünyesinde, “müziğin doğayla buluştuğu noktada” (ne çok önem verirdi buna), müzikle iç içe olmak isteyen herkese açık olan Mehmet Uluğ Müzik Evi (MUME) kuruldu.

Onu 20 Kasım 2013’te kaybedişimizin ardından, 22 Kasım Cuma gecesi kulüplerde, barlarda Mehmet Uluğ için 23.00’da Bob Marley – ‘One Love’ çalındı. Cihangir’deki ofisinin kapı zillerinden birinde Bob Marley, diğerine Sun Ra yazan, Pozitif adını da Bob Marley’in ‘Positive Vibration’ından alan bir müzik sevdalısına pek uygun.

Pozitif, Mehmet Uluğ’un vefatını takipçilerine, ‘Müzik sustu’ cümlesiyle duyurmuştu. Neyse ki, susmadı. Her yerden yükseliyor. Bu yıl 25. Akbank Caz Festivali’nden yükselen de onun sesidir.

 

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,
Share
Share