İşte özgürlük!

İşte özgürlük!

SEVİN OKYAY
Zamanlı Zamansız - 16 Mayıs 2015

Sevgi Saygı’nın yeni çıkan kitabı Gezgin‘in isimsiz kahramanı, yol çizgilerini özgürlükle bir tutuyor. Sevgili motosikletiyle dağları aşarken, kendini garip bir köyde buluyor.

Aslında Gezginin özetini çıkarmak, karakterlerinin tahlilini yapmak, kitap üzerine ahkâm kesmek hem zor, hem de böyle bir işe kalkışmak yersiz. Emsalsiz Peri Efsa ile tanıdığımız Sevgi Saygı, anlatısının rüzgârıyla bize yol çizgilerini aştırırken, o yapamadığımız karakter tahlillerini de hiç üstünde durmazmış gibi yapıveriyor.

Hadi bir özet çıkarmaya çalışayım.

İnternet’teki özetlerden birinde “yolu kesişenler, sert mizaçlı bir kadın olarak hatırlıyor onu,” denmiş. Değil oysa; daha kitabın başındayken kavrayacağınız nedenlerle, onu hatırlamaları mümkün değil. Gözbebeği motosikletine atlayıp yola koyuluyor Gezgin. Motosikletini o kadar seviyor ki, bakım ya da tamir gerekirse büyük bir zevkle yere oturup, parçaları birer birer çıkarıp etrafına diziyor. Sonra da aynı keyifle hepsini birer birer topluyor. Motosiklet ağızsız, dilsiz arkadaş. Ona karışmıyor, soru sormuyor. Böylelikle tatlı canını da kurtarmış oluyor. Gezgin’in nereden gelip nereye gittiğini bilmiyoruz. Ona bakarsanız, kendi de bilmiyor. Neden bir yerde oturmayıp hant hant dolaştığına gelince, eh, gezgin olduğu için yolu seviyor, bu bir. İkincisi de, peşine düşmüş ya da peşine düştüğüne inandığı birilerinden kaçıyor. Belki birilerini de kovalıyordur, kim bilir?

Sonunda, “çaylarını bile içmem” dediği yolüstü köylerinden geçip, bir kuş sürüsünün ve bir tilkinin oyununa geliyor. Ona işaret ettiklerini düşündüğü yola giriyor. “Yolun başında durdum ve hikâyesini algılamaya çalıştım. Yaprak dökmeyen, ağaçlaşmış çalılarla örtülmüştü neredeyse. Kimse yolu ‘düzenlemeye’ tenezzül etmemiş.” Yola girip keyfini çıkarmaya karar veriyor.

İleride, sağ yanı uçurum olan incecik bir patika var. Ona dönüş şansı bile vermeyen bir yol. Devam eder ama. Çünkü, “Yolları hedefe gitmek için araç olarak kullananların tersine, gezgin, yolu yaşamayı öğrenir.” Bizim gezginimiz de, donmuş burun mukozası ve kıçıyla, penceresinden ışık sızan bir evin önünde durur. “Şeytanın kulağını sağır edercesine” kapıyı vurur. Kapıyı açan genç kıza, “Buralarda sıcak yiyecek bulacağım ve uyuyabileceğim bir yer var mı?” diye sorar. Kız kapıyı biraz daha açıp kenara çekilir. Gezgin içeri girer ve aniden başlayıp diz boyuna çıkan karla mücadele edemeyeceğini anlayınca, bu genç kız, yaşlı bir adam, sonra aralarına katılan bir terzi ve Şiva adını verdiği küçük kediyle bahara kadar, kendini mahsur hissetse de, burada kalır.

Bir de, sadece aç olunca saldıran “gururlu” kurtlarla mücadele eder…

“Sis kalınlaştı ve ben kör oldum. Ayaklarımın altında ezilen karın gıcırtısını duyuyordum; körük gibi soluğumu, rüzgârın ıslığını… Vücudumdaki tüm kıl, tüy adına ne varsa hepsini ayaklandıran hırıltıyı… Çok yakınımdaydı. Belki az sonra nefesini ensemde duyacağım.

 Durdum. Beş santim ötesini görebilsem keşke. Şalı sıyırdım, elime doladım.

 İşe yarayacağından değil, kendimi teselli etmek için. Dönüp durmaktan ayağımın altında bir çukur oluşmuştu. Aman ne iyi! Kendi mezarımı kazıyorum.”

Sevgi Saygı fevkalade akıcı bir dille yazıyor. Karakteri Gezgin kendi kendine düşündüğünde de, başkalarıyla konuştuğunda da, hep bir konuşma dili akıcılığına sahip. Peri Efsa‘yı okuyanlar, Gezgin‘in fantazya sınırında dolaşmasına şaşırmayacak. Zaten Saygı, iyi bir fantazya yazarı olduğunu FABİSAD’dan hikâye dalında bir GİO ödülü alarak kanıtlamıştı. Normal akışıyla giden bir hayatın içindeki gerçek ile hayali adeta birbirine yapıştırıyor, bazen hangisinden hangisine geçtiğinizi, hatta geçtiğinizi bile anlamıyorsunuz.

Yazarın akıcı dilinin yanı sıra bir diğer özelliği de, karakterlerinin, siz kitabı okuyup bitirdikten sonra da yanınızda kalması. Issız bir yerde, evdeki üç kişiyle bir kediden başka tek canlının görünmediği bir yerde geçen günleri, sabırsız Gezgin’in gözünden, parlak bir gerilim gibi yazmış. Belki sinema eğitiminin ve bir süre sinema alanında fiilen çalışmasının da temposuna katkısı olmuştur.

Gezgin, bu evin dışındaki hayatında da kendine, suni de olsa bir heyecan yaratmış. Yollarda ve konakladığı yerlerde onu istenmedik heyecanlar beklemiş hep. Biz onun karakterini çözmeye çalışırken, bir bakıyoruz ki, bizi bir yana itip bu işi o ele almış ve kendine yönelik bir keşif yolculuğuna çıkmış.

Gezgin’i elinize aldıktan sonra bırakmanız biraz zor. Şahsen ben, araya mecburen birkaç saat uyku girse de, bir hamlede okuyup bitirdim. Beni üzen, kitabın işleyişine müdahale etmemek, inceliğine saygı göstermek için ister istemez “suskun tanık” durumuna geçmiş olmak.

Hani hep söylenir ya, “Bir sonraki kitabını bekliyoruz,” diye. Kitabı elimden bıraktığımdan beri hakikaten bekliyorum. Şiva kedi için de hayvan dostu Saygı’ya bir kedisever olarak gönülden teşekkür ederim. Bir küçük kedi ve onunla kurulan dostluk ancak bu kadar anlatılır.

 

, , ,
Share
Share