Hermes ve Sırlar Okulu

Resim: Luc-Olivier Merson, Le Repos en Egypte, 1880

Hermes ve Sırlar Okulu

ECE İREM DİNÇ
Düş Kazanı - 14 Mayıs 2015

Bir insan, kendisini kendi zihninde görebildiği an
yeniden doğuşa hazır demektir…
Hermes Trismegistus

Benim adım Hermes Trismegistus, zira ben; bütün bir kâinatı
hükmü altına almış olano üç yüce bilginin efendisiyim…

 

Hermes; eski Mısır metinleri üzerine çalışan araştırmacılara göre hem bir ilahtı, hem yaşamış bir bilge, hem de bir rahip. Efsaneye göre, bu eski Mısır ilahı, ölülerin ruhlarının yargılanması sırasında ölüm tanrısının katipliği görevini üstlenmişti. Hakikat karşısında günahları tartıyor ve aynı zamanda insanda vicdan ve sezgi tarzında beliren kelâmı simgeliyordu. Hatırı sayılır bir simyacıydı. Ezoterik felsefenin kurucusu, Nil Deltası’nın değişmez koruyucusuydu.

Mitolojiye göre, dünya onun sesinden yaratılmıştı. Çünkü Hermes, her şeyden evvel ses ve sözün etkileme gücüne sahipti. Eski Mısırlılar, onun sesinin kendi kendine yoğunlaşarak maddeye dönüştüğüne inanmışlardı; zira bütün bir kâinat, onun nefesiyle can bulmuştu.

Hermes’in öğretileri zaman içerisinde adına “Hermetizm” denilen bir felsefe hâline geldi; öyle ki, bunlar, sırrına vakıf olmanın neredeyse imkânsız olduğu gizemli ve mistik bir takım öğretiler dizisiydi. Yeryüzündeki pek çok büyü ve kehanet, temelini Hermetist öğretilerden alıyordu. Bilhassa bazı Rönesans sanatçıları Hermes’in dilbilimsel sırlarını iyi biliyor ve onları resim ya da heykelleri üzerine gizlice kodluyordu. Simge bilimciler için büyük bir muamma hâline gelen bütün bu eserlerin sırları bugün bile yeterince anlaşılabilmiş değil.

Peki Hermes’in sözünü ettiği ve bütün bir kâinatı hükmü altına almış olan o üç yüce bilgi neydi? Dahası, onlara ulaşmak için ne tür bir yoldan gitmek gerekirdi?

İşte tam da bu noktada devreye Hermetik Rahipler giriyordu. Sırlara erişmek için evvela kendini bu felsefeye tümüyle adamış olmak şarttı. Devrisinde ise bir dizi sınav yer alıyordu. “Hiyerofant” adı verilen başrahip tarafından yönlendirilen bu sınavlar, bir insanın aklını kaçırması üzerine sistemlendirilmişti. Akıl sağlığını korumayı başarabilen Hermesçi rahip adayları, en nihayetinde bu üç yüce bilgiye erişebiliyordu. Ne ki, sınavda başarısız olan yahut bu işten temelli vazgeçen adaylar dehşetengiz bir biçimde öldürülüyordu. Şimdi, meraklısı için, bir dönemin en baba büyücülerinin yetiştiği o mistik ve sırrı çözülemeyen rahipler okuluna giriş sınavının kısa bir özetini sunmak isterim.

İlk sınav; Hava…

Bu sınava başlamak isteyen adayın eline bir yağ kandili verilirdi. Demir kapı açılır, aday içeri girdikten sonra ardından gürültüyle kapatılırdı. Aday kendini zifiri karanlık bir koridorda bulurdu. Elindeki kandilin verdiği cılız ışığın yardımıyla ilerlerdi. Kısa bir süre sonra koridor daralmaya ve alçalmaya başlardı ve aday ancak dizlerinin üzerinde sürünerek ilerleyebilirdi. Çok geçmeden, aday kendini derin ve dibi görünmeyen bir kuyunun ağzında bulurdu ve orada gördüğü basamaklardan aşağı doğru inmeye başlardı. Ancak birkaç basamaktan sonrasının olmadığını görürdü. Elindeki yağ kandiliyle çevresini incelediğinde kuyunun karşı duvarında bir başka oyuğun bulunduğunu fark ederdi. Ancak oraya tırmanabilmesi için elindeki yağ kandilini bırakması gerektiğini kavrardı. Yaşamını bu derin kuyuda yitirmekten kurtaran aday, bundan sonraki yolculuğunu zifiri karanlıkta sürdürürdü. Kuyunun öte yanında tırmandığı oyuktan ötesi bir labirent biçiminde düzenlenmişti. Şansı yoksa ve hangi köşeleri döndüğünü sırayla aklında tutmazsa, çıkış yerini bulabilmek için saatlerce uğraşması gerekebilirdi. Sonunda içinde ancak sürünerek ilerleyebildiği koridorların çıkış yolunu bulabilirdi. Fakat burada demir parmaklıklı bir kapıyla karşılaşırdı. Aday daha ilk deneyişinde bu kapıyı açma olanağının bulunmadığını anlardı. Labirente dönüp başka bir çıkış yolu bulmaya çalışan ya da kapıyı açmaları için nafile yere seslenen adaylar da olurdu. Kimi zaman buradan çıkmak isteyen adayın hiç sesini çıkarmadan oturup saatlerce beklemesi gerekirdi.

Ateş…

Ateş sınavında, adayı yanına alan bir rahip, onu her yanından alevler fışkıran, zemini korlarla kaplı fırın gibi bir koridorun girişine götürür ve adaya buradan geçmesi gerektiğini söylerdi. Aday irkilecek olursa, ona kendisinin buradan her zaman geçtiğini, eğer kendine güveni varsa buradan yanmaksızın geçmeyi başarabileceğini söylerdi. Bu koridordaki ateş, dıştan bakınca çok korkunç olmakla birlikte aslında aldatıcıydı. Önemli olan, adayın ateşin içinden geçebilecek kadar yürekli olabilmesiydi. Yeterli yürekliliği gösterebilmesi için kendisine destek olunurdu. Fakat bunun göründüğü kadar tehlikeli olmadığı gösterilmezdi. Adayın, başka birisinin bunu başardığını görmeden deneyebilmesi gerekli görülürdü. Ateş sınavı su sınavına bağlanarak tekris (kabul) yolculuğu devam ederdi.

Su…

Ateş koridorundan çıkar çıkmaz, aday bulanık su dolu bir havuzla karşılaşırdı. Bunu aşabilmek için suya girmesi gerektiğini anlamakta gecikmezdi; girer girmez suyun buz gibi soğuk, havuzun ise bir bataklık gibi olduğunu fark ederdi. Telaşa kapılarak çırpınan bir adayın, çamura gömülerek boğulması işten bile değildi. Soğuk kanlılığını korumasını bilen bir aday ise bu sınavı da başarıyla bitirebilirdi. Bu sınavdan sonra rahipler, adayı göstermiş olduğu başarıdan ötürü kutlayıp kendisine kuru giysiler giydirirlerdi. Yatması için büyük bir odaya götürürler, oturup kendisiyle biraz sohbet ederler, onu tüm sınavların sona erdiğine inandırmak için ellerinden geleni yaparlardı. Sonra da uyuyup dinlenmesi için onu yalnız bırakırlardı.

Buyrultu…

Aday, uykusundan uyandığında, karşısında çok güzel bir genç kız bulurdu. Genç kız adaya, bundan böyle onun hizmetinde olduğunu söyler, ona ender yiyecekler sunar, onun için raks eder, kendisiyle yatması için isteklendirirdi. Eğer aday bu genç kıza kanacak ve kapılacak olursa, onunla yatabilmek için önce bir kadeh içki içmesi gerekirdi. Bu içki de, içindeki uyuşturucu nedeniyle adayın yeniden uykuya dalmasına neden olurdu. Bundan sonra aday bir mahzende uyanırdı. Adaya tüm bedensel güç ve yeteneklerine karşılık buyrultusuna egemen olmayı bilemediği için rahip olmaya hak kazanamadığı, ancak mabedin gizemlerine yaklaşmış olduğu için de ölmeden buradan çıkamayacağı anlatılırdı. Bundan sonra, yaşamının sonuna dek, gün ışığı görmeksizin bir hizmetçi olarak çalışmak zorunda kalır, mabedin asıl gizemlerine hiçbir zaman ulaşamazdı.

Toprak…

Buyrultu sınavını başarıyla geçen aday, Toprak sınavında sabaha karşı elleri ve gözleri bağlı olarak mabetten çıkarılır, kuytu bir vadiye götürülürdü. Orada, yalnızca başı dışarıda kalacak şekilde, daracık ve derin kazılmış bir çukura gömülürdü. Göz bağı çıkarılır ve yalnız bırakılırdı. Burada aday, önce kızgın güneş altında tam bir gün ve açık fakat aysız bir gece boyunca olduğu yerde bırakılırdı. Öncekilere oranla pek basit gibi görünmesine karşılık, bu sınav adayın çıldırmasına neden olabilirdi. Bundan sonra da adayın hâlâ aklının başında olup olmadığının anlaşılabilmesi için sınavdan geçirilmesi gerekirdi. Bu sınavdan sonra ise karşılama töreni yapılırdı.

Tüm bu sınavları hakkıyla vermiş olan aday, karşısında Hermetik sırlara vakıf bir rahip bulurdu. Ketumiyet, yani sır saklama yeminini ettikten sonra, rahip ona şöyle seslenirdi;

“Bu noktaya kadar gelmeyi başaran sen, büyük sırların da eşiğine dayanmış oldun Bundan önce sana verilen sırlar küçük sırlardı. Şimdi ise büyük sırları yani Hermes’in sırlarını elde edeceksin.”

Ben şans eseri, bu sırları içeren özel bir kitap buldum. Günler, haftalar boyu her satırı bir bir çevirip okudum. Gözle görülür bir aydınlanma yaşadım mı bilinmez, ancak hayat yolumun keskin bir yön değişikliğine uğradığını açık bir aydınlıkla söylemek isterim. Burada, tam da bu yazının sonunda, öğrenmiş olduklarımı en azından sizlerle de bir nebze olsun paylaşabilmeyi isterdim bittabi. Ne var ki, elimdeki kitabın son sayfasına nakşedilmiş olan notta şöyle yazıyordu;

Şimdi sen bu sırları öğrenmiş olduğuna göre,
Söz vermelisin sessiz kalacağına
Ve asla açıklamamaya…

Herkese bahar tadında bir hafta dilerim;

Hermes’in deyişiyle; sözün ve sözcüklerin büyüsü hayatınızdan hiç eksilmesin.

 

Ezoterik ve Okült Kaynaklar Sitesi 

                 The Hermetic Museum, Alexander Roob, Taschen, Köln, 2014

, , ,
Share
Share