Haberi başka dile çevirmek

Haberi başka dile çevirmek

ON8
27 Mart 2015

Konuğumuz, Bianet İngilizce‘de haber çevirmenliği ve editörlüğü yapan Barış Mumyakmaz. Barış’la, özellikle çevirmenliğin habercilikle buluştuğu bu özel mesleği konuştuk.

 

Hangi lise ve üniversiteden mezunsun?
Anne ve babamın 2000 yılındaki ayrılıklarından sonra Bandırma’dan İstanbul’a taşındık. O yüzden, Bandırma’da başladığım liseyi Kadıköy’de, Kenan Evren Anadolu Lisesi’nde bitirdim. 2002’de de Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne kabul edildim.

Bu üniversite ve bölüme isteyerek mi gitmiştin, puan önceliğiyle mi, yoksa daha çok çevren mi yönlendirici olmuştu?
Her zaman etrafımdaki yakın insanların dediğinin tam tersini yapma özelliğim vardır! Her ne kadar annem -İstanbul Üniversitesi’nde- hukuk okursam daha mutlu olacağını söylese de, hiç tereddütsüz felsefe bölümünü yazmıştım. Hem de tercihlerimin en başına! Hâlâ da pişman değilim.

Bugün Bianet’te gazetecisin, ama çevirmenlik de ön planda. Yaptığın işi biraz açar mısın bize?
Benim için haber süreçleri üç mekâna ayrılır: Birincisi, muhabirlik, yani haberciliğin vitrini; en heyecanlısı ve gerçekliğe en yakın olanı. İkincisi, editörlük, yani haberciliğin mutfağı; gazetecilik anlamında da, muhabirin “arkasını toplayan” ağabeyi/ablası olma durumu. Üçüncüsü ise haber çevirmenliği, yani benim tabirimle haberciliğin “kileri”. Haberciliğin gerçeklikten görece en fazla uzaklaştığı, ama bir yandan da, kişinin en derinine işleyen hali . Çünkü habercinin en çok bu haber çevirmenliği noktasında okuyucuya metinsel ve zihinsel olarak yaklaşabildiğini düşünüyorum. Haber çevirisi, iletişimin imkânlarını gazeteciliğin ötesinde de zorlamak demek aynı zamanda.

“İletişimin imkânlarını zorlamak” derken?
Mesela bir haberin çevirisine başlarken ilk sorduğum soru şu oluyor: Bu haberi çevirmeli miyim, yoksa yeniden derlemeli miyim? Çünkü yeni bir dil aracılığıyla, yeni bir kitleye ulaşmam gerekiyor. Bu yeni kitle esasen yurtdışında, farklı bir kültürden. Elimdeki hazır metni, aslında yurtiçindeki insanlar için biçilmiş olan kumaşı yeniden ele almam gerekiyor. Haber çevirisi, gerçekliğe sadık kalmak koşuluyla, hikâyeyi yeni bir kitle için yeniden anlatmak demek.

“Yeniden anlatmak” anahtar sözcük galiba. Bu, iki kültürdeki habercilik anlayışının farklılığıyla da alakalı değil mi?
Anglosakson ya da Amerikan haber yazımı, tamamen hikâye yazımı temellidir. İngilizce okuyan okur için böyle çeviri haberler, bir anlamda dünyanın öteki ucunda, oraya özel malzemelerle hazırlanmış egzotik birer yemek gibidir. Buna uygun olarak da o okur, haberi yavaş yavaş, özenle ve ayrıntılarına dikkat ederek “tüketir”. Dolayısıyla, haberin yeniden yazılması, yalnızca o kültürün talep ettiği içeriği değil, anlatım tekniğini de göz önünde bulundurmayı gerektirir. Bizdeki haber yazımı ise genellikle fast-food tadındadır. Özensizce yazılır, hızla tıkınılır.

Habercilik üzerine çekilen dizi ve filmlerde hep bir telaş ve koşuşturmaca vardır. Sizde de geçerli mi bu?
Daha bugün yine iş arkadaşlarıma dert yanıyordum: Sağlığım için 8 saat uyuyorum ve bu, gün boyunca haberden uzak kaldığım tek an! Gerisini siz düşünün…

Aynı zamanda haber editörlüğü ve çevirmenliği alanında eğitmenlik de yapıyorsun…
Bildiğiniz bir şeyi başkalarına aktarmanın sizi çok daha bilgili kıldığını düşünenlerdenim. Bianet İngilizce’de birlikte çalıştığım bir grup genç stajyeri mezun ettikten sonra, iş bulmalarına da yardımcı oldum. Ama asıl onlar bana kendimi tanımam konusunda ne kadar yardımcı olduklarının büyük ihtimalle farkında değiller!

Başka mesleklerde çalıştın mı?
Felsefe lisansı yaptım, uluslararası ilişkiler üzerine yüksek lisans yaptım ama gazetecilikten başka meslekten anlamam.

Üniversiteden sonra iş bulman kolay oldu mu?
Gariptir ki, “alaylı” olmama rağmen gazetelerde iş bulmam her zaman çok kolay oldu. Bunda üniversite yıllarım boyunca stajyer olarak çalıştığım medya kuruluşlarının ve okul gazetelerinin büyük bir katkısı var. Bu anlamda “okul dışı” aktivitelerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Peki işe başladığında, “hiç de bize okulda öğretildiği gibi değilmiş” dediğin oldu mu?
Kendi özelimde farklı bir durum yaşadım: Okul bittiğinde, sürekli öğretmenlerini dinleyen arkadaşlarımın iş bulamadığını görünce, “İyi ki okulu asgari düzeyde umursamışım,” dedim. Bugün, yine aynı ya da benzeri bir bölümde okur muyum okumaz mıyım, onu bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Kesinlikle aynı stajları yapar, aynı deneyimleri yaşarım.

Son bir sorumuz var: Sence kimler haber çevirmenliği yapmalı? Var mıdır bu işin bir eğitim, karakter, tercih profili?
Benim yaptığım işi yapacak insanın en başta “gerçeklik”le ilgili bir takıntısı olmalı. Gerçeği en başta kendi zevki için öğrenmek, sonra da ısrarla başkalarına anlatmak istemeli. Okuma sevdalısı olması ve kendini rahatça ifade edebilmesi de çok önemli. Bir de sağlam bir “omurgaya” ihtiyaç var. Hem koltukta ağrısız oturmak hem de -başkalarının ve kendinin- menfaatlerine göre hareket etmemek için.

 

Share
Share