SAA-1 / 054 Bir şeyler olacak yarın

Fotoğraf: Anthony Perkins sette, 1960

SAA-1 / 054 Bir şeyler olacak yarın

AHMET BÜKE
Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi - 01 Haziran 2015

Bu öykünün zor tarafı bana aitti. Yazarken kurtulmaya çalışsam da, bittiğinde hayata yine geri dönecektim. 

Kalbim boş bir kâğıt gibi duruyor önümde.

Müteahhit iki adamını yollamış. Eve şöyle baktılar. Zaten Belediye’den, Tapu’dan almışlar gereken her şeyi. Önüme sözleşmeyi bıraktılar.

Uzun boylu olanı, “Size iki daire düşer. Arsa biraz küçük, az biraz bahçe bırakmamız gerekiyor. Zaten arka cephe kot yüzünden duvara bakacak neredeyse. Üstten üç kat kurtarır kendini sadece,” dedi.

Ne anlama geliyor ki bunlar?

Ötekisi, “Size üç gün süre verelim, düşünün taşının. Buralarda çok iş var, başka yerlere de bakıyoruz. Fazla oyalanamayız yani.”

Arkalarından güle güle bile diyemedim.

Çaresiz insan, kuyruğunu yutan yılan gibidir. Ne oldu hani delikanlılıklar? Asardım keserdim ben bu hayatı. Dağları devirirdim, hani?

Tıss!

Kalktım, Müjde’nin kapısına gittim. Ayak seslerimi duymuş. Elim tokmağa gitmeden kapıyı açtı.

“Gelsene,” dedi.

Koridorda yürürken, omuzlarından sarıldım. İki elimi bileğinden tuttu.

Divana oturduk.

“Üzgün müsün?” dedi.

“Öyle bir şeyim ki şimdi, tarif edemiyorum,” dedim.

Tam sol gözümün altından öptü. Eğildi halının altından büyük dünya haritasını çıkardı.

Ne zaman çok üzgün olsak aynısını yapar.

“Bak,” dedi, “sana San Miguel günlerimi anlatayım.”

“Orası neresi?”

“El Salvador’un doğusunda bir şehir. Orada, çorap fabrikasında çalışıyordum. Görüntü icabı, elbette. Gerçi aldığım paraya da ihtiyacım vardı, çünkü Komite’den ayrılmıştım yine.”

“Yine mi? Yani şimdi olduğu gibi ha?”

“Evet, aynen öyle, çünkü Komite siyasete karışmamızı istemez. Bundan nefret ederler.”

“Sen peki orada ne karıştırıyordun?”

Güldü.

“Gerillalara katılmıştım. Epey uğraşmıştım ama beni böyle kabul etmişlerdi. İki polis şefiyle karnımı doyurunca, ortalık karışmıştı. İki taraf da bu haberi köpürtmedi. Devlet için açıklanamaz bir durumdu zaten. Uzun süre kabul etmek istemediler. Adli raporları defalarca yenilediler, hatta yurtdışından uzman falan geldi bunun için. Sonunda sessiz kalmayı tercih ettiler. Gerilla liderliği de bunu açıklanamaz buldu, ama benimle bir anlaşma yapmaya karar verdiler.”

“Vay, ciddi mi?”

“Bir bakanı kaçıracaktım, ama adama dokunmayacaktım. Bakan karşılığında, hapiste tutulan arkadaşlarının serbest kalmasını isteyeceklerdi.”

“Sonuç?”

“İş çocuk oyuncağıydı benim için. Adamı paketleyip sakladım. Kimseye vermedim ama, ne olur ne olmaz diye. Pazarlıklar günlerce sürdü. Sonunda anlaştılar. On kişi karşılığında bakan serbest kaldı.”

“Peki, seninle yaptıkları anlaşma neydi?”

“Aralarına karıştım. Kırda kurtarılmış bölgeleri vardı. Bir kaç yıl yaşadım onlarla. Sıkılınca ayrıldım ülkeden.”

“Buraya mı geldin doğruca?”

“Yok, başka yerler de gördüm.”

“İyi de neden burası, bizim mahalle?”

“Tesadüf diyelim.”

Sarılıp uyuduk sonra divanda.

Müjde, tanıdığım ilk ve son vampirdi.

Belki bana yardım ederdi. Müteahhidi kaçırır, hem karnını doyurur hem de fidyeyi bana verirdi. Böyle bir şey söylemedim elbette. O da lafını bile etmedi.

Bu öykünün zor tarafı bana aitti. Yazarken kurtulmaya çalışsam da, bittiğinde hayata yine geri dönecektim.

Eve gidince bıraktıkları sözleşmeyi yırttım.

Kahraman değilim, ama hayat sürdükçe hep bir ihtimal vardı.

Şairin de dediği gibi:

“Bir şeyler olacak yarın
Öbür günden önemsiz
bugünden önemli “[1]

 

[1] Bülent Ecevit’in “Yarın” adlı şiirinden.

, , , , , , ,
Share
Share